Fıkıh Usulu: İcma Nedir?
Fıkıh Usulu: İcma Nedir?
İcma Sözlükte: Fikir birliği, birleştirmek, toparlamak, sağlam yapmak ve azmetmek gibi manalara gelir.
İslam Istılahında İcma: Fıkıh usulü bir terim olarak Resulullah aleyhisselatu vesselam'in vefatından sonra müctehid alimlerin herhangi bir zaman diliminde bir meselenin hükmü konusunda fikir birliğine varmalarını ifade eder.
Hemen şunu ifade edelim ki icma dediğimiz konunun aslı Kur’an ve sünnettir. Hiç kimse Kur’an ve Sünnet dışında ilahi öğretilere muhalefet ederek icma vardır, diyerek asla bir icma hükmü belirleyemez, çünkü içmanın kaynağı muhkem naslar, tevatür, subuti ve delaleti kati olan meseleler üzerine bina edilir ve asla zan, ihtilaf ve içtihat gibi durumlarda icma olmaz.
Sahabe döneminde şeriatın aslı ve kaynağından bazı konuları'da icma sabit olmuştur. Sahabeler farklı şehirlere ver memleketlerinden dağılmadan önce bu icma Ebu Bekir radiyallahu anh’a biat edilmesi, zekat vermeyenler ile savaşılması ve benzeri icmalar söz konusudur.
Fıkıh Usulu: İcma Nedir?
İcma Sözlükte: Fikir birliği, birleştirmek, toparlamak, sağlam yapmak ve azmetmek gibi manalara gelir.
İslam Istılahında İcma: Fıkıh usulü bir terim olarak Resulullah aleyhisselatu vesselam'in vefatından sonra müctehid alimlerin herhangi bir zaman diliminde bir meselenin hükmü konusunda fikir birliğine varmalarını ifade eder.
Hemen şunu ifade edelim ki icma dediğimiz konunun aslı Kur’an ve sünnettir. Hiç kimse Kur’an ve Sünnet dışında ilahi öğretilere muhalefet ederek icma vardır, diyerek asla bir icma hükmü belirleyemez, çünkü içmanın kaynağı muhkem naslar, tevatür, subuti ve delaleti kati olan meseleler üzerine bina edilir ve asla zan, ihtilaf ve içtihat gibi durumlarda icma olmaz.
Sahabe döneminde şeriatın aslı ve kaynağından bazı konuları'da icma sabit olmuştur. Sahabeler farklı şehirlere ver memleketlerinden dağılmadan önce bu icma Ebu Bekir radiyallahu anh’a biat edilmesi, zekat vermeyenler ile savaşılması ve benzeri icmalar söz konusudur.
İcma Temel’de İki Şekilde Görülür;
1- Sarih icma: Bu subuti kati ve delaleti kati olan yani kitap ve sünnette olan icmadır.
Sarih icma: Her müctehidin, icma konusunda fikri kabul ettiğini açıkça söyledikleri icmadır. Bu tür icma, fakihlerin büyük çoğunluğunun ittifakı ile kat-i ve şer'i bir delildir. Böyle bir icma ister her asırda, isterse sadece Sahâbiler asrında vuku bulsun haram ve farz gibi hükümleri ihtiva eder.
Bu tür icmaya iman farz inkarı küfürdür.
2- Sukuti icma: Bu zanna dayan ve bilinmeyen ispati zor olan icmadır.
Herhangi bir zaman diliminde, ictihad yetkisi olan müctehid alimlerin belli bir görüşe varır ve bunu ilan ettikden sonra kendisine muhalefet yada tenkit eden çıkmazsa buna "sükuti icma" denir.
Sukuti icma delil olmakla beraber sarih icma gibi kat’i değil zannidir.
Sarih icma kesin delil teşkil etmekle beraber ona uymak vacip ve muhalif davranmak ise haramdır.
Alimlerin İcma İle İlgili Kavilleri;
Usulcülerin çoğunluğu sükuti icmayi delil olarak kabul etmişlerdir. Dolayısıyla sukuti icma delil olmakla beraber kat-i değil zanni bir delildir.
Nitekim: Ebu Davut’un rivayetine göre icma Resulullah aleyhissalatu sellem ve ashabından geldiğine uyulması gerekir. Tabiinden gelenlere ise kişi uymakta serbesttir. İbni Hibban'da sahihinde bunu açıkça söylemektedir. (İrşadul fuhul 148)
Dinde zorunlu olarak bilinen müslümanların kendisiyle Muhalefet etmediği icma vardır. Nitekim İmam Şafii şöyle der: Gördüğün her alemin sana söylediği ve kendisinden öncekilerden naklettiği öğle namazının dört rekat olması ve içkinin haramlığı gibi konular dışında ne ben ne de ilim ehlinden bir kimse herhangi bir konu hakkında bu konuda icma vardır demiyoruz. (er-Risale 534)
Nitekim Ahmet Şakir şöyle der: İcma ancak dinde zorunlu olarak bilinen şeylerle olur.
İbni Hazm şöyle der: İcma bütün ashabını bildiği kabul ettiği ve onlardan kimsenin ihtilaf etmediği konulardır. Onların radiyallahu anhum Resulullah sallallahu aleyhi vesellem ile kıldıkları beş vakit namaz, ikamet halinde tuttukları ramazan orucu bu türdendir. Ayrıca ramazan orucu ve beş vakit namaz gibi dinin kesin olan ve kabul etmeyenlerin mümin olarak sayılmadığı diğer hükümler de bunlar arasındadır. Bütün bunlarda icma olduğunda kimse ihtilaf etmez. O gün yeryüzünde müminler sadece onlardı bunun dışında icma olduğunu kim iddia ederse iddiasının delil ile ispatlaması gerekir ki bunu yapması mümkün değildir. (El-Musalla 1/54)
İbn Hazm rahimullah muteber icma kati olan ve kendisine başka içme olduğu iddia edilmeyen icmadır bu ise iki şekilde görülür;
Birincisi: Şehadet kelimeleri, namaz, ramazan orucu, kan, ölü eti ve domuz etini haramlığı, Kur’an ‘ ın kabul edilmesi ve zekat gibi reddeden kişinin Müslüman olmadığında kimsenin şüphe etmediği konulardır. Bu konular kendisine ulaştığı halde kabul etmeyen kişi Müslüman olamaz. Bunları kabul eden herkes ise Müslüman’dır bu bütün Müslümanın üzerinde icra ettiği meseledir.
İkincisi: Resulullah sallallahu aleyhisselamın bütün sahabenin tanık olduğu veya orada hazır olmayanların da bildiği kesin olarak kabul edilen uygulamalarıdır. Resûlallah'ın Hayber‘deki uygulaması bu türdendir. Hayber‘de Yahudiler mahsullerin yarısını vermeleri ve Müslümanlar tarafından istenildiği zaman oradan çıkarmaları üzerine anlaşma yapılmıştır. Medine’de veya başka yerlerde bulunan bütün sahabenin böyle olduğunu bildiği veya öğrendiği kesindir, bunu kadın erkek çocuk zayıfla herkes bilmiştir. Mekke’de ve uzak yerlerde bulunan bütün Müslümanlarda bunu öğrenmişler ve sevmişlerdir. Bunlar icmanın iki kısmıdır ve bunların dışında icma yoktur. Ayrıca bu ikisine dayandığı kesin olarak bilinmeyen şey icma olmaz bu iki kısmı kimsenin inkar etmesi mümkün değildir, bunun dışındaki iddiaların hepsi yalandır. (el-ihkam 4/149)
İbni Teymiyye kendisi Selef’in aksine ihtilaflı konularda müslümanların icma ettiğini kesin olarak söylemek mümkün değildir, ancak selef’in çoğu zaman icma ettiği kesin olarak söylenebilir. (Mecmuu Fetava 13:17)
Nitekim Ahmet Şakir şöyle der: Muhalefet edenlerin kafir olacağı icma ancak dinde zorunlu olarak bilinen ve mütevatir olan icma ki o da dinin kendisidir.
İbn-i Vezir rahimullah icma iki türlüdür bunlardan birincisi dinde zorunlu olarak bilinen ve karşı çıkanın kafir olduğu icmadır ve bu sahih bir icmadır. Ancak dinden zaruri olan ilim onun yerini doldurur, ikinci tür ise bu derece ulaşamayan zanni olan icmadır, çünkü tevatürden sonra ancak zan vardır, tevatür ile zan arasındaki kesin bir mertebe yoktur. İslam yayıldıktan sonra icmanın meydana gelmediğini söyleyenlerin delili budur. (El-ihkam 4/142)
Bazı âlimler icma konusunu konuşurken zanni olan delili takviye edilerek icmanın kesinleşticeğini söylemişlerdir.
İcma kur'an ve sünnetin dışında bağımsız olarak ele alınan hüküm olarak ortaya konulan bir hüküm değildir. Biz bundan Allah’a sığınırız bu Allah’tan başka bir kimseyi Şari edinmek demektir.
İslam ilahi nizama muhalefet eden ve kitap ve sünnetin muhkem naslarına muhalefet edenlerin iddia ettikleri ya da ortaya konan icma müşrik ve kâfirlerin yoludur müslümanların yolu değildir.
İmam Nevevi kendisi
İmam Rafi'yi eleştirirken şunları söyler: Mutlak olarak inkar edene kafir olacağını söylemektedir. Halbuki bu onun yaptığı gibi mutlak değildir. Şüphesiz namaz, oruç, zekat ve haccın vacipliği içki ve kumarın haramlığı gibi nasla sabit olup üzerinde ittifak edilen mesleleri inkar eden kafir olurlar. Ancak sadece bazıların bile bildiği bir şeyi inkar eden kafir olmazlar. Kişinin öz kızı ile beraber torun kızında mirastan altta bir pay alacağını iddet bekleyen kadın nikahlamanın haram olduğunu veya belli bir dönemde yaşamış olanların üzerinde icma ettiklerini bilmediği bir konu inkar edenler kafir olmazlar. (Ravdatu'l talıbiin 2/146)
İmam Nevevi Müslim şerhini yaparken beş vakit namaz, oruç, gusül abdesti, zina, içki ve evlenmeleri haram olanlarla evlenmek gibi dinde herkesin bildiği ve ümmetin üzerinde icma ettiği meseleden biri inkar eden kişi kafir olur ancak İslam’a yeni girmiş olup bilmediği hükümlerden birini inkar edecek olursak kafir olmaz. (ŞerH Müslüm 1/ 183)
Kadının hala veya teyzesi ile beraber nikahlanması kasten öldüren kişi mirastan pay almaması nenenin mirastan altı'da bir pay alması gibi üzerine icma bulunduğu ancak ilim sahipleri tarafından bilinen meseleden birinin icma sebebiyle inkar eden kişi gerekli hüccetin kendisine ulaşmaması sebebiyle mazur sayılır. (Şerhruhül müslim 1/183)
El Karrafi: Üzerinde icma bulunan meseleyi inkar eden kişinin mutlak olarak tekfir edildiği zannedilmesin, bilakis ancak dinden olduğu zorunlu olarak bilinen üzerinde icma edilen bir şey inkar eden kişi kafir olur, üzerinde icma edilen öyle meseleler var ki onları ancak ilim sahipleri bilebilir, hakkında icma belirsiz olduğu bu tür meseleleri inkar eden kişi kafir olmaz. (el furuk 4/117)
Dolayısıyla icmanın kaynağı Kur'an ve Sünnettir. Allahın farzları ve Allahın yasakları bunların hepsi subuti ve delaleti kati meselelerdir, bu açıdan Ehli Sünnet nezdinde muteber olan icma ve aynı zamanda tekfire sebep olan icma meşhur ver herkes tarafından bilinen meselelerdedir.
İcma, Kur'an ve Sünnetten sonra üçüncü şer'i delil konumundadır. İcma nas veya kıyasa mutlak derecede dayanması gerekir.
Dolayısıyla icma; Resulullah (s)’in vefatından sonra herhangi bir devirde şer'i bir hüküm hakkında müctehidlerin ittifak etmeleridir.
İcma Üç Şekilde Görülür;
1- Sarih ve Sahih icma
2- Subuti kati ve delaleti kati icma
3- Muhkem naslara dayanması
4- İcmanın meşhur olup dinde zorunlu olarak bilinen meselelerden olmasıdır.
وَكَذٰلِكَ اَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الْكِتَابَۜ فَالَّذ۪ينَ اٰتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يُؤْمِنُونَ بِه۪ۚ وَمِنْ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ مَنْ يُؤْمِنُ بِه۪ۜ وَمَا يَجْحَدُ بِاٰيَاتِنَٓا اِلَّا الْكَافِرُونَ
(Onlara Kitap indirdiğimiz gibi) sana da Kitap indirdik. Daha önceden kendilerine Kitap verdiklerimiz o (Kur’ân’a) iman ederler. Bunlar (Mekkeliler) arasından da ona iman edenler vardır. Kâfirlerden başkası ayetlerimizi inkâr etmez. (29/Ankebût, 47)
İcma Açısından Tekfir;
İster avamdan olsun ister havasından olsun herkesin bildiği meşhur ve malum icmaya muhalfet yada inkar küfürdür. Kapalı, hafi yani gizli ve sadece ilim ehlinin bileceği meselelerde icmaya muhalefet yada inkar tekfir edilmeden önce mutlaka hüccet ikamesi yapılması ve açıklanması gerekir.
İlim ya da âlimlerin bulunduğu yerden uzak olmuş ya da İslam’a yeni girmiş olan bu kimseler de böyle sahih olan bir icma inkar ederlerse hemen tekfir edilmezler ve aynı zamanda zanni icma kati icma birbirinden ayrılması gerekir. Çünkü zan gibi görünen icma tekfir konusu değildir.
İcmanın Gerçekleşmesinin Şartları;
1- Müçtehid olmalı ve sayıları en az üç olmalıdır.
2- Bütün müctehidler fikir birliği etmiş olması gerekir. Bir tanesinin muhalefet etmesi icmayı iptal eder.
3- Müctehidlerin Rasulullah efendimizin ümmetten olmaları gerekir.
4- İcma Rasulullah vefatından sonra meydana gelmiş olmalıdır.
5- Bütün müctehidlerin üzerinde fikir birliği edeceği husus vucüp/farz hürmet/haram, sıhhat ve fesat gibi bir meselenin şer'i hükmüne dair olmalıdır.
6- Gerçek veya hükmü bir ittifakin bulunması.
İcma’nın bağlayıcılığı onun kitap veya sünnete dayanmasını gerektirmektedir. Bu cumhur'un görüşüdür,
Kıyas’ın İcma’da Delil Oluşu;
Bir kısım müctehidler kıyas'ın icma için senet olmadığını serd ettikten sonra gerekçelerini şu şekilde izah etmişlerdir; İcma kat'idir kıyas ise zanni bir delildir. Dolayısıyla kat-i olan şey zann üzere bina edilmez.
Bir kısım alimlere göre icma kıyas için senet/delil olabilir demişlerdir. Zaten bu fiil meydana gelmekle beraber bu usulcülerin çoğunluğunun görüşüdür. Tercihe şayan olan da budur.
Maslahat’i Mürsele’nin İcma’da Delil Oluşu;
Maslahatı mürsele'de icma için delil olur. Bunun en pratik delili sahabe’nin teşviği ile Ebu Bekir'in halifeliği döneminde Kur’an’ın bir mushaf halinde toplanması konusunda tavsiye'de bulunmaları en iyi ispattır.
Gürsel Gürbüz
BİR CEVAP YAZ