Faiz Açısından: Laik ve Demokratik İdeolojilere Karşı İslam’ın Kurtuluş Çağrısı
Faiz Açısından: Laik ve Demokratik İdeolojilere Karşı İslam’ın Kurtuluş Çağrısı
Gürsel Gürbüz
Tarih boyunca insanlığa musallat olmuş en büyük sosyal afetlerden biri, faiz sistemidir. Faiz; yalnızca ekonomik bir araç değil, toplumsal bir zulüm düzeninin temel taşı, insanları sömüren, bağımlılaştıran ve ahlâkî çürümeyi sistemleştiren karanlık bir yapıdır. İslam, faizi sadece haram kılmakla kalmamış; onu Allah ve Resûlü’ne karşı ilan edilmiş bir savaş olarak nitelemiştir:
“فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِّنَ اللّٰهِ وَرَسُولِهِ”
“Eğer (faizi terk etmezseniz), Allah ve Resûlü tarafından size açılmış bir savaş olduğunu bilin.” (el-Bakara 2/279)
Bu ayet, faizin sıradan bir günah değil; toplumu içten içe çürüten, kin ve öfkeyi körükleyen, sevgi ve merhameti yok eden bir sömürü mekanizması olduğunu gösterir. Zira faiz, zengini daha zengin yaparken; fakiri borç bataklığına saplar, toplumu iki sınıfa böler: ezenler ve ezilenler. Dayanışmayı değil, düşmanlığı besler. Güveni değil, güvensizliği büyütür.
Faiz sistemi; sosyal adaleti yok eder, serveti birkaç elde toplar, aileleri dağıtır, toplumda öfke, nefret, kıskançlık ve isyan doğurur. İnsanları kendi emekleriyle değil, başkalarının sırtından kazanmaya teşvik eder. Bu sistem, yalnız bireyleri değil, devletleri de borçlandırır, köleleştirir ve nihayetinde büyük kitleleri modern ekonomik esaretin zincirleri altına sokar.
Oysa İslam, ekonomik hayatı infak, zekât, karz-ı hasen, yardımlaşma, dayanışma ve adalet temeli üzerine bina eder. Faiz ise bu temelin tam zıddıdır. Faiz, insanlık onurunu satın alır, emeği sömürür, vicdanı bastırır. Nitekim;
الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ…
“Faiz yiyenler, ancak şeytan çarpmış kimsenin kalktığı gibi kalkarlar…
وَأَحَلَّ اللَّهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَا…
Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır…
فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِّنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ…
Eğer vazgeçmezseniz Allah ve Rasûlü tarafından savaşla tehdit olunursunuz.” (Bakara, 275-279)
Faizin haram oluşu sadece bir ekonomik emir değil; Allah’a karşı bir savaş ilanıdır. Bu ayette faizin psikolojik, toplumsal ve ruhsal ifsadı vurgulanır. Yani faiz, kişinin ahlakını, düşünce sistemini ve toplum içindeki dengesini bozar.
“Dikkat edin! Cahiliye devrinden kalma faiz tamamen kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz de (amcam) Abbas’ın faizidir.”
(Müslim, Hac 147)
Rasûlullah (s.a.v), faiz uygulamasını toplumun kanserli dokusu olarak tanımlayıp ümmetine vasiyet ettiği en son hutbede bunu kesin olarak kaldırmıştır. Bu yasak, İslam’ın adalet ve sosyal denge anlayışının temelidir.
1- Faizin Devlet Bütçesine ve Kamuya Zararı
2024 yılı faiz gideri: 1 trilyon 254 milyar TL.
Bu para ile:
Tüm emeklilere maaş artışı yapılabilirdi.
1 milyon sosyal konut inşa edilebilirdi.
Eğitim ve sağlık reformu yapılabilirdi. İslam’da yönetici, ümmetin parasını heder edemez.
Ömer ibn Hattab (r.a): “Dicle kıyısında bir koyun kaybolsa onun hesabı benden sorulur.”
A- Faiz Giderleri Bütçeyi Sıkıştırır:
Türkiye gibi ülkelerde devlet borçlarının faiz ödemeleri, yıllık bütçenin önemli bir kısmını oluşturur. Bu kaynaklar faiz ödemelerine harcandığı için eğitim, sağlık, altyapı gibi alanlara ayrılacak kaynaklar azalır.
B- Bütçe Açığını Artırır:
Faiz giderleri yükseldikçe devlet daha fazla borç almak zorunda kalır; bu da bütçe açığını büyütür ve sürdürülebilirliği zedeler.
Ekonomik Zararları;
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُّضَاعَفَةً
“Ey iman edenler! Kat kat artırılmış faizi yemeyin…” (Âl-i İmrân, 130)
Günümüz Türkiye’sinde %50’lere varan kredi faiz oranları, bu ayetin fiilen ihlali anlamına gelir. Zenginin sermayesiz kazanç elde etmesi, fakirin borçla ezilmesi Kur’an’ın yasakladığı düzendir.
A- Gelir Adaletsizliği
Yüksek faiz politikaları, sermaye sahiplerinin gelirini artırırken, dar gelirli kesimlerin borç yükünü artırmakta ve gelir dağılımındaki adaletsizliği derinleştirmektedir.
B- İşsizlik ve Üretimde Daralma
Yüksek faiz oranları, yatırımların azalmasına ve üretimin daralmasına yol açarak işsizliği artırmaktadır.
C- Barınma Sorunu ve Konut Erişimi
Konut fiyatlarındaki artış, düşük ve orta gelirli kesimlerin konut sahibi olmasını zorlaştırmakta ve barınma sorununu derinleştirmektedir.
İSLAM’IN İKTİDARINDA;
Faiz, devlet bütçesinde büyük açıklar oluşturur, kamu kaynaklarını israf eder ve gelir adaletsizliğini derinleştirir. İslam ise faizi yasaklayarak bu israfı önler, sermayenin adil dağılmasını sağlar ve fakirlerin ev, araba, iş yeri gibi temel ihtiyaçlara kavuşmasına zemin hazırlar. Bu da İslam’ın, ideolojik sistemlerden üstün ve insan merkezli bir düzen sunduğunu açıkça gösterir.
Faiz giderleri, faizle yönetilen ülkelerde sağlık, eğitim, altyapı ve ulaşım gibi hayati alanlarda büyük aksamalara ve israfa sebep olan açık bir zulümdür. Hâlbuki İslam ilahi bir nizam olarak iktidarda olsaydı, bu milyarlarca kaynak faize değil, halkın gerçek ihtiyaçlarına harcanır; adalet, ihsan ve hizmet temelli bir toplum inşa edilirdi.
2- Faiz Alan ile Veren Arasında Güvensizlik ve Nefret Oluşur.
Psikolojik olarak: Borçlu, kendisini “aşağı” hisseder; alacaklı ise “güçlü” ve “haklı” hisseder. Bu, nefretin ve toplumsal parçalanmanın temelidir.
“Birbirinizi sevmeyi başarmadıkça iman etmiş olmazsınız.” (Müslim)
Faizli ilişkiler, insanların birbirine merhamet ve kardeşlik duygularını öldürür.
A- Güvensizlik Oluşur:
Faizli borç ilişkisi, sevgi ve sadakate değil, çıkar ve baskıya dayanır. Borçlu, kendisini sömürülen biri gibi hisseder; alacaklı ise üstün ve otoriter konumdadır. Güvensizlik derinleşir, ilişki çıkar merkezli hale gelir.
B- Dayanışmayı ve Yardımlaşmayı Öldürür:
Faiz sistemi, ihtiyaç sahiplerine yardımı değil, kazanç sağlamayı hedefler. Zekât ve sadaka gibi yardımlaşma esasları yerine “alırım ama fazlasıyla geri isterim” mantığı gelişir.
C- Kibir ve Aşağılama Oluşur:
Faiz veren, borç verdiği kişiye karşı kibirli ve üstün bir tavır sergileyebilir.
Borçlu ise zamanla kendini aşağılanmış, değersiz hisseder.
D- Kin ve Nefret Doğurur:
Faizle ezilen borçlu, kalbinde faiz verene karşı öfke ve nefret biriktirir.
Bu, toplumsal çatışmalara ve aile içi kargaşalara kadar uzanabilir.
E- Sevgiyi ve Muhabbeti Yok Eder:
Sevgi, anlayış, merhamet gibi duygular yerine, menfaat, çıkar ve baskı ön plana çıkar.
İnsanî bağlar çıkar ilişkisine dönüşür.
Faiz zengin ile fakir arasındaki kin ve nefreti körükler
فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ يَوْمِهِمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Tehdit edildikleri o günden ötürü, vay kâfirlerin hâline. (51/Zâriyat, 60)
Bu genel bir tehdittir. Faizciliği destekleyen, zayıfı ezen, toplumun adaletini bozan her sistem Allah’ın gazabına uğrar. Faiz, sosyal yapıyı çökertir; zengini zenginleştirip, fakiri iflasa ve nefrete sürükler.
﴿يَمْحَقُ اللَّهُ الرِّبَا وَيُرْبِي الصَّدَقَاتِ﴾
“Allah, faizi yok eder; sadakaları ise artırır.”(Bakara 2:276)
Faiz, ilişkileri tüketir; sadaka ise ilişkileri besler.
“Faiz yiyen, yediren, yazan ve şahitlik eden lanetlenmiştir. Hepsi günahta eşittir.”
(Müslim, Müsâkât, 19)
Çünkü bu sistem, insanlık onurunu ayaklar altına alır.
Faiz, sadece bir ekonomik sömürü değil; kalplerde sevgi yerine nefret, yardımlaşma yerine çıkar, merhamet yerine kibir doğuran bir felakettir. İslam bu yüzden faizi yasaklamış, yerine yardımlaşmayı, sadakayı, kardeşliği ikame etmiştir.
Faizin birey ve toplum üzerindeki yıkıcı etkilerini vurgular. Faiz, toplumda adaletsizlik ve eşitsizlik duygularını artırarak sosyal çatışmalara zemin hazırlar.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cuma Hutbesi’nde belirtildiği üzere:
“Faiz yüzünden ortaya çıkan nice iflaslar, intiharlar, dağılan aileler, heba olan hayatlar vardır. Faizin yaygın olduğu toplumlarda dar gelirliler ve yoksullar ezilir. Zenginle fakir arasındaki uçurum gittikçe derinleşir.”
İSLAM’IN İKTİDARINDA;
Faiz, yardımlaşma ve sevgiyi yok ederken kin, nefret ve adaletsizlik üretir. Oysa İslam iktidarda olsaydı faizi yasaklayarak toplumsal kardeşlik ve dayanışmayı güçlendirir, insanlar arasında merhamet, güven ve adil paylaşımı hâkim kılardı.
3- Faizli Ekonominin Geleceği Yoktur
Faizli sistemde üretim yerine borçlanma teşvik edilir.
Tüketim toplumu oluşur; tasarruf ve kanaat zayıflar.
Zina, hırsızlık, intihar gibi sosyal bozulmalar artar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v):
“Öyle bir zaman gelir ki, herkes faiz yer; yemese bile tozu bulaşır.” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 3)
Çözüm İslami ekonomi; faizsiz finans, sadaka, kar-zarar ortaklığı, zekat ve infak, adil ticaret gibi unsurları esas alır. Bu model, hem dünya hem ahiret saadetini gözetir.
4- Türkiye’de Faizin Ekonomiye ve Ailelere Zararı
2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi Verilerine Göre:
Toplam Bütçe Gideri: 11 trilyon 89 milyar TL
Faiz Gideri: 1 trilyon 254 milyar TL
Bu, toplam bütçenin yaklaşık %11,3’ünün faize gittiğini gösterir. Bu miktar, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetler gibi alanlara ayrılabilecek kaynakların azalmasına neden olur.
Örnek Hesaplamalar:
300 Yataklı Hastane: Tanesi 19 milyon TL
1.254.000.000.000 TL / 19.000.000 TL ≈ 66.000 hastane
16 Derslikli İlköğretim Okulu: Tanesi 1.250.000 TL
1.254.000.000.000 TL / 1.250.000 TL ≈ 1.003.200 okul
Bu kaynaklarla Türkiye’nin sağlık ve eğitim altyapısı büyük ölçüde geliştirilebilirdi.
Yardımlaşmanın Alternatifi Olarak Karz-ı Hasen
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا ۚ
Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve Allah’a güzel bir borç verin. (el-Müzzemmil 73/20)
Allah, faizle değil; güzel borç yani karz-ı hasen (faizsiz yardım) ile insanların birbirine yardımcı olmasını emretmiştir. Bu hem yardımlaşmayı artırır hem de toplumda sevgi ve güven bağlarını güçlendirir.
Faiz sistemi, insanların arasındaki yardımlaşmayı, dayanışmayı, güveni ve sevgiyi öldürür. Yerine ise öfke, kin, nefret, düşmanlık ve çatışma bırakır. Kur’an ve Sünnet, bu tehlikeyi önlemek için faizi yasaklamış, onun yerine infak, zekât, karz-ı hasen, sosyal yardımlaşma gibi yollarla toplumda muhabbetin gelişmesini hedeflemiştir.
Faiz, sadece ekonomik bir tercih değil, inanç ve itaatle ilgili bir imtihandır. Allah’ın kesin yasağına rağmen, faizli sisteme razı olmak:
Mali olarak toplumu batırır,
Ahlaki olarak çürütür,
Sosyolojik olarak parçalar,
Manevi olarak kalpleri karartır.
Faiz sistemi, toplumda ekonomik eşitsizlikleri derinleştirir, sosyal çatışmalara yol açar ve kamu kaynaklarının verimli kullanılmasını engeller. İslam, faizi yasaklayarak toplumun huzurunu ve adaletini korumayı hedefler. Faizsiz bir ekonomik sistem, kaynakların daha adil dağıtılmasını ve toplumun refah seviyesinin yükselmesini sağlar.
Sonuç;
İslam, faizi yasaklayarak zulüm, sömürü, eşitsizlik ve adaletsizlik gibi birçok kötülüğe engel olmuş; servetin belli ellerde toplanmasını önlemiştir. Bu yönüyle İslam, 1400 yıl önceki hükümleriyle bile bugün kendini “çağdaş” veya “uygar” olarak tanımlayan demokratik ve ideolojik sistemlerden daha adil, daha merhametli ve insan onuruna daha uygun bir düzen sunduğunu açıkça ortaya koymuştur.
BİR CEVAP YAZ