Ateist Kafa: ''Ben Allah’a İnanmam Ama Kalbim Temiz”
Ateist Kafa: ''Ben Allah’a İnanmam Ama Kalbim Temiz”
Gürsel Gürbüz
Günümüzde birçok ateist, Allah’a ve ahirete iman etmeden de “iyi insan” olunabileceğini, hatta kalbinin temiz olduğunu iddia ederek cenneti hak ettiğini öne sürmektedir. “Ben kimseye kötülük yapmıyorum, insanlara adilim, yardımseverim, kalbim temiz ama Allah’a inanmıyorum” gibi sözlerle hem Allah’ın varlığını inkâr etmekte, hem de kendi nefislerini temize çıkarmaya çalışmaktadırlar. Oysa iyilik, sadece beşerî ölçülerle değil, yaratıcıya olan bağlılıkla anlam kazanır. Allah’ı inkâr edip O’nun nimetleriyle yaşarken, O’na kulluk etmemek en büyük nankörlüktür. Kalp, ancak imanla temiz olur; çünkü kalbin sahibi Allah’tır.
Bu ilahi ölçüleri hiçe sayanların iddiasına karşı, aşağıda akli, mantıki, ilmî ve Kur’anî temelli ikna edici bir cevap sunuyorum:
1. “İyi olmak” neye göre, kime göre?
Herkes “iyi” kavramını kendi vicdanına göre tanımlarsa, ortak bir ahlak ölçüsü kalmaz.
Oysa Allah, evrensel iyilik ve kötülük ölçülerini vahiy ile belirlemiştir.
Yani Allah’a inanmayan birinin “iyiliği”, neye göre değerlendirilecek? Hırsız ama merhametli biri iyi midir? Zina eden ama yardımsever biri?
İyilik, sadece bazı duygulara göre değil, Allah’a kullukla anlam kazanır.
2. Allah’ın hükümlerini reddedip cennet istemek çelişkidir
Allah’ın varlığını, peygamberini ve kitabını inkâr eden biri, nasıl oluyor da O’nun vaadi olan cennete talip oluyor?
Bu, devlete savaş açıp o devletten vatandaşlık ve maaş istemeye benzer.
Hem isyan et, hem ödül bekle. Aklen ve mantıken bu bir çelişkidir.
3. Allah’ın egemenliği, O’na kullukla kabul edilir
Allah’ın mülkünde yaşıyoruz: verdiği oksijenle nefes alıyor, yarattığı bedeni kullanıyor, yeryüzünde yaşıyoruz.
Peki Allah’ın nimetlerini kullanıp, O’na teşekkür bile etmeyen, emirlerini reddeden birinin “iyi” olması mümkün mü?
Şükürsüzlük, nankörlüktür. Nankörlüğün ahlaki bir karşılığı olabilir mi?
4. Sadece “iyi insan olmak” yeterli olsaydı peygamberlere gerek olmazdı
Allah, binlerce peygamberi boşuna mı gönderdi?
Eğer “iyi olmak” ölçüsüz bir iç huzurla yeterli olsaydı, tevhid, iman, ibadet, helal-haram gibi tüm kavramlar lüzumsuz olurdu.
Oysa Kur’an defalarca açıklar:
“Kim Allah’a ve peygamberine iman etmezse, bilsin ki biz kâfirler için alevli bir ateş hazırlamışızdır.” (Fetih 13)
5. Kalbin temizliği iddia değil, iman ve amel ile ölçülür
Kur’an şöyle der:
“Ancak Allah’a kalb-i selim (temiz kalp) ile gelen kurtulur.” (Şuara 89)
Kalb-i selim nedir? Allah’a teslim olmuş bir kalptir.
Yani hem Allah’a inanır, hem emirlerini uygular, hem de ahlak sahibidir.
6. İyilik Allah’a isyanla tamamlanmaz
Bir insan iyilik yapsa da, iyiliğin kaynağını reddediyorsa, bu iyilik neye yarar?
Misal: Annesini inkâr eden ama sokak çocuklarına yardım eden biri. Vicdanı yitirmiş biri, sadece görüntüde iyilik yapar.
Ama temeli çürükse, binanın ayakta kalması mümkün değildir.
7. Bilimsel ve sosyolojik olarak “inançsız ahlak” sürdürülemez
İnançsız toplumlar, kısa vadede yardımsever görünse de; zamanla çıkarcı, bencil, nihilist yapılara dönüşüyor.
Ahlakın korunması için aşkın (yani insanüstü) bir otorite gerekir. Bu da ancak Allah inancı ile mümkündür.
8. Tarihte inançsız rejimlerin “iyi insan” anlayışı felaket getirdi
Hitler, Stalin, Mao… Hepsi ateistti ve milyonlarca insanı katlettiler.
“İyi insan” inançsız olunca, bir anda zulmün mimarına dönüşebilir.
Sonuç:
Allah’a iman etmeden yapılan iyilik, kendi içinde sınırlıdır; sonsuz kurtuluş için yeterli değildir.
Allah’ın yurdunda yaşayıp O’na kulluk etmeyen, emirlerine başkaldıran ve sonra cennet talep eden kimse; ne akıl, ne mantık, ne de adalet ölçüsünde samimi değildir.
“Allah’a isyan eden, peygamberini reddeden, kitabını hiçe sayan biri; O’nun cennetine talip olamaz. Bu, hem akla hem ahlaka hem de adalete aykırıdır.” Bir tane daha:
“Kalbi gerçekten temiz olan, onu yaratan Rabbi’ni tanır, O’na teslim olur; temizlik inkârla değil, imanla başlar.”
BİR CEVAP YAZ