15 Nisan 2025, 00:38 tarihinde eklendi

İslam Neden Demokrasi İle Çelişiyor? Şeriat Baskıcı Değil Mi?

İslam Neden Demokrasi İle Çelişiyor? Şeriat Baskıcı Değil Mi?

İslam Neden Demokrasi İle Çelişiyor? Şeriat Baskıcı Değil Mi?

Gürsel Gürbüz

Günümüzde birçok çevre, demokrasiyi adeta bir din ve kutsal değer haline getirmiş, beşerî arzulara dayalı yönetim biçimlerini sorgulanamaz dogmalar gibi görmeye başlamıştır. Hakkı ve batılı ölçen tek kriter olarak halk iradesini gösteren bu anlayış, Allah’ın hükmünü ve şeriatını ise baskıcı, aşırı ve çağdışı olmakla suçlamaktadır. Oysa gerçek baskı, insanı Yaratan’ın koyduğu ölçüler yerine, hevâ ve hevesle belirlenen beşerî yasalarla yönetmektir. İslam şeriatı; adaletin, merhametin ve hakkaniyetin bizzat kendisidir. Zulmün kaynağı, Allah’ın hükmü değil; O’nun hükmünü tanımayan, her çağda farklı maskeler takarak insanı esir eden beşerî sistemlerdir. Bu makalede, demokrasinin nasıl bir put haline getirildiği, İslam şeriatının neden hedef alındığı ve hakkın ölçüsünün neden yalnızca Allah’ın hükümleri olduğu, aklî, tarihî ve dinî delillerle ortaya konulacaktır.

İslam’a ve şeriata yönelik bu tür iddialara karşı etkili bir şekilde açıklama yaparken, aşağıdaki başlıklar üzerinden ikna edici bir şekilde cevaplar sunabiliriz:

1. Demokrasi ve İslam’ın Anlamı;

Demokrasi, halkın egemenliğini savunur ve devletin halkın iradesine dayalı olarak yönetilmesini öngörür. Ancak, İslam‘da asıl egemenlik Allah’a aittir. İslam, insanların Allah’ın koyduğu hükümlere uymalarını bekler. Bu, bir tür halk egemenliği değil, Allah egemenliği anlayışıdır. İslam, her bireyin Allah’a karşı sorumlu olduğunu, tüm toplumsal düzenin de Allah’ın emirlerine uygun olarak şekillendiğini savunur. Bu bağlamda, İslam’da “demokrasi” değil, “şura” yani karar alırken danışma ve eşitlik ilkesi öne çıkar.

İslam’ın şura anlayışı, toplumda herkesin söz hakkı olduğunu, ancak kararların sonunda Allah’ın iradesinin geçerli olması gerektiğini belirtir. Bu toplumsal denetim ve işbirliği anlayışı, baskıcı değil aksine insanları daha adil bir düzene yönlendirir.

2. Şeriat ve İnsan Hakları;

İslam, şeriatla birlikte insan haklarını savunur. Şeriat, adalet, eşitlik, merhamet ve insana saygı ilkeleriyle yoğrulmuş bir düzeni savunur. İnsanların haklarını korumak için devletin görevi, adaleti sağlamak ve toplumun düzenini Allah’ın koyduğu kanunlar çerçevesinde yönlendirmektir.

Şeriat adı altında yapılan uygulamalar bazen, şiddet veya baskı ile ilişkilendiriliyor olsa da, bu tamamen o dönemin koşullarından ya da yanlış uygulamalardan kaynaklanmaktadır. İslam’da baskı yoktur. Aksine, şeriat insan haklarına saygıyı ve merhameti esas alır. Kadınların hakları, zengin ile fakir arasındaki adalet, suçlulara verilen cezaların adil olması gibi birçok konuda baskı değil, adalet söz konusudur.

3. Şeriatın Bireysel Özgürlükleri Kısıtlaması mı?

İslam, insanın özgürlüğünü savunur; ancak bu özgürlükler, diğer insanların özgürlüklerine ve toplumsal düzenin sağlanmasına zarar vermemelidir. Bireysel özgürlük, Allah’a ve başkalarına zarar vermediği sürece geçerlidir.

Şeriat, bireysel hakları koruma amacı taşırken, aynı zamanda toplumun güvenliğini ve adaletini gözetir. Yani, şeriat bir baskı aracı değil, toplum düzeninin ve bireylerin huzurunun sağlanması için bir rehberdir.

4. Demokrasi ile Şeriat Arasındaki Farklar

Demokrasi, insanların kendi aralarındaki irade ve oylar yoluyla hükümetin şekillendirilmesi anlayışını savunur. Ancak İslam, insanların kendi iradelerinin sınırsız olmadığını ve en yüksek iradenin Allah’a ait olduğunu vurgular.

İslam, toplumun huzurunu ve düzenini sağlayan bir sistem sunar. Demokrasi de bu tür bir düzeni hedefler, ancak Allah’ın kanunlarına dayalı bir hükümet, bu düzeni çok daha sağlıklı ve ahlaki temellere dayalı bir biçimde ortaya koyar.

5. Baskıcı Olmayan İslam Devleti

İslam devleti, Allah’ın emirlerine dayalı olarak toplum düzenini sağlar. Baskıcı olmak, sadece insanların özgürlüklerini kısıtlamak anlamına gelmez. İslam’da insanlar özgürdür, ancak bu özgürlük sınırları, başkalarına zarar vermediği, toplumu bozmadığı sürece geçerlidir. Baskı dediğimiz şey, insanların haklarını ihlal eden, adalet dışı uygulamalardır. İslam, bunun tam tersine her bireyin eşit haklara sahip olmasını, adaletin sağlanmasını ve insan onurunun korunmasını savunur.

6. Batı’daki Demokrasi Uygulamaları ile Farklılıklar

Batı dünyasında demokrasi zaman zaman çoğunluk iradesiyle azınlıkların haklarını hiçe sayma noktasına gelmiştir. Özellikle ekonomik ve toplumsal adaletsizlikler sıkça gündeme gelir. İslam ise, sadece çoğunluğun değil, her bireyin hakkını gözeten ve Allah’a hesap verme sorumluluğu taşıyan bir düzen getirir.

Laik devlet düzenlerinde, dinin ayrılması ve devletin din dışı olması gerektiği savunulsa da, din ve ahlaki değerler toplumun temel yapı taşlarını oluşturur. İslam, ahlak ve dinin devlet işleyişiyle sıkı bir ilişki içerisinde olmasını savunur ve bunun toplumun refahı için gerekli olduğuna inanır.

7. Sonuç Olarak: İslam’ın Demokrasiye Karşı Olması Mı?

İslam, demokrasiyi reddetmez; ancak onu kendi temel ilkelerine, Allah’ın egemenliğine uygun bir biçimde, şura ve adalet ilkeleri üzerinden şekillendirir. İslam’ın sunduğu model, toplumun huzuru ve bireysel özgürlükleri en iyi şekilde koruyacak düzeni sağlar. Şeriat, baskı değil, toplumun huzurunu, adaletini ve refahını esas alan bir sistemin adıdır.

8. İslam’da İnsana Saygı ve Adalet

İslam, insan haklarına saygıyı esas alır. Her bireyin özgürlüğü, ancak başkalarının haklarını ihlal etmediği ölçüde geçerlidir. Bu nedenle, İslam’da baskıcı bir sistem yoktur. Tam tersine, toplumda adaletin sağlanması ve insanların haklarının korunması ön plandadır. İslam, insanların haklarını savunmak, özgürlükleri sınırlamadan doğru yolu göstermek için var olan bir sistemdir.

Sonuç olarak, İslam’ın demokrasiye karşı olması değil, sadece Allah’ın egemenliğini kabul etmesi ve toplumun düzenini Allah’a dayalı kanunlarla sağlaması söz konusudur. Bu, bir baskı değil, adalet arayışıdır.

 

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *